Edebiyat;
eşyaya ve boşluğa cömertçe anlam verir ve başka yapıtlarda kullanmak üzere bencilce geri alır;
mutsuz bir kralla yaraları açıkta olan bir köpeği sabaha kadar aynı yatakta tutabilir ve bu haliyle bile şehveti andırabilir;
belki çeviri şiir okumaya değil, çeviri roman okumaya izin verir. Ancak sadece çeviri okuyanlar roman yazamaz;
toplumsal olanı gözden geçirirken bireyin dünyasını yüceltir;
bazen kitleleri harekete geçirmiştir, bu doğrudur, ama bunu hiçbir zaman umursamamıştır;
hareket eden, olup biten, dönüşen ve kaidesinde duran her şey gibi politiktir, ama edebiyat üzeriden politika yapmak yüz kızartıcı bir eylemdir, dolayısıyla bir suçtur;
slogan ya da manifesto üretmez, ama mesleği bağırmak olanlar edebiyattan arsızca çalabilirler;
savaş başlatabilir, fakat hiçbir savaşı bitirmeye razı olmayan bir edebiyat da vardır, iyidir de;
okura, yaşaması için bir yol haritası sunar, orada kaybolması için;
konuşur, şaşırtır, ikna eder, sizi alır, ayaklarınızı yerden keser, dolaştırır, daha fazla yükseltir, şımartır ve sizi orada bırakabilir. Orada kalmanız sizin için iyi bir yazgı değildir;
bu dünyaya paralel bir evren kurar, kendi gerçeklerini sunar, inanırsınız ve inanmak zorundasınız;
sinemayı, fotoğrafı, tarihi ve sosyolojiyi içerir, kapsar, ancak onlarla bir akrabalığı yoktur, onları arzular sadece;
belki vatanı savunur, ama kurtarmaz, kurtarmamalıdır da;
hüzünle karıştırılan pespaye bir yalnızlıkla asla ilgilenmez ama kesinlikle güçlü yalnızlığın yanındadır;
öldürmez ve ayrıca ölümcüldür, onsuz bir ömür sürdürebilmenize rağmen yaşamsaldır;
kesinliklerle ilgilenmez, bu berbat mesleği okura bırakır, eğer okur kabul ederse;
karşınızda değildir, karşınızda olsa bile arkası dönüktür, isterseniz peşinden gidersiniz;
sorumluluk kabul etmez, yasalar karşısında bir çocuk kadar cahil ve masumdur;
yapanı reklam ajanslarına, gazete köşelerine sürükleyebilir, ama yazmaya böyle başlayanlar edebiyatçı sayılmaz;
dünyası çelişkilerle doludur, ancak bunların tamamı sizin yargılarınızdan bağımsızdır, sizi ilgilendirmez;
yazar ve okur için, ilk koşul olarak duru bir bellek, karmaşadan uzak bir evren algısı öngörür ve bu koşul yerine getirildiğinde gösterilmiş çabaya özveri bile denemez, olsa olsa zorunluluktur;
yandaş ya da yoldaş değildir, yol göstermez ve zira siz isterseniz yoldan çıkarsınız;
gülerek göz kırparken aniden sizi tokatlayabilir. Elbette buna hakkı vardır!
Üstelik;
Üzerine isim yazılmış kumsal, vapuru takip eden martı, kışa bırakılan park ve kenarında çocuk yüzü olan çiçek edebiyatın çöplüğündedir. Zaman zaman bu çöplük karıştırılabilir.
Okumadan yazmaya çalışanlar ya da bu şekilde yazılabileceğini savunanlar, kalem ve kâğıt verilmeden kütüphanelere, kitapçılara hapsedilmelidir.
Çoğu eleştirmen, Türkiye’de aslında başka uğraşıların profesyonelleridir ama bunu okurdan çılgınca saklarlar.
Bir fanatiğin ya da toplumun tiksindiği bir ahlaksızın eşsiz bir yapıtı masanıza bırakabilmesi an meselesiyken, herhangi birinin güzel şeyleri düşlüyor olması, onun da yakın değerde bir metin yazabileceğini asla göstermez.
Ayrıca,
Edebiyatın sınıfsal bilincin ve üstünde, daha yukarıda bir bilinci vardır, herkesin erişemeyeceği.
Edebiyatın ölçüsü yoktur, buna rağmen ölçüsüzlükten nefret eder.
Edebiyatın gözünüze bakarak söylediği yalanlar, ilk fırsatta telaşla kabul etmeniz gereken gerçeklerdir.
Sedat Demir