SÖYLENCE / Haydar Ergülen

07/04/2010

SÖYLENCE

akdeniz gülüşlü bir çocuk olsaydın
ağzının kıyısında uçarılıklar biriktiren
yüzünde bin bir haylazlıkla sevseydin beni
yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime
dokundukça portakal çiçekleri dökerdi
sevilmekten ürpertili dingin gövden

ah çocuk ah kadın ah sevgili
sözlerin aşkı anımsatsa da
gülüşünde onmaz acılar gizli.

Haydar Ergülen


İÇ NEFES / Haydar Ergülen

03/04/2010

İÇ NEFES


o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!

aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin

o bir dile sığınmıştı, sözü içinde
yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde
ben eski kalmıştım, senin içinde
oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!

düşü geçtik, kendine bakabilirsin

o bir bende kırılmıştı, hayli içimde
ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde
oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!

kimi geçtik, kimseye sorabilirsin

Haydar Ergülen


PERİLER AŞKA UÇAR / Haydar Ergülen

31/03/2010

PERİLER AŞKA UÇAR

ne güzel çarşaflar sererdin aşka
üstünde serin kanatların yelken açardı
bir gün kim bağırdıysa uyandık birbirimizden
-deniz bitti, boğuluyorum, camı açsana!

denizin üstünde uyku yasaklandığından beri
karadayım, boğulsam da kırpmıyorum gözlerimi
her zaman benim gözlerim değil uykusuz
görüyorum beni okşayan gözlerindeki geceyi

yakılacak öyle çok sır var ki bu ormanda
yine sen tutuştur, yine bir avuç suyun
uslandırsın deli çiçekleri ezen kötü sözleri
derim ki: – aşk varmış o perinin çırptığı her kanatta!

Haydar Ergülen


ALTIN ŞAİRLER ŞİİR SERGİSİ / 2. Haydar Ergülen

15/03/2010

ALTIN ŞAİRLER ŞİİR SERGİSİ / 2. Haydar Ergülen

18 Mart 2010, AKM, ANTALYA

ALTIN PORTAKAL ŞİİR ÖDÜLÜ / 1998


PELERİN / Haydar Ergülen

17/02/2010

PELERİN

yüzünü ben saklıyorum, sakın düşme,
bir daha düşme, küçük tebessüm valsi,
oyunda kalmış bir kıza geçiktikçe
her anneyle yeniden vedayı yaşıyorum

aşkı sen kazandın küçük kız
ama aşk dolduramaz bu güzelliği

uçuruma vaktin yoktu, yürüyüp gittin
aramaya vaktin yoktu, bulmaya gittin
çocukluk uykularından düşen pelerinini

yolcusu küçük bir kız olan balkonlar
düşleri yaşayanın değil düşleyenin adresi,
ondandır açılan bir yaraya alışmak
kimselere açılmayan bir gülü besler gibi

aşktan yeni çıkmış bir intihar annesizdir
herkes birbirinden kaçar, konuk gidilir
ve balkon kimseyi almaz olur güzelliğine

çünkü anılarla ölmeyecek kadar eskidir
güz balkonlarında bir düşün içgeçirmesi

aşkı sen kazandın küçük kız ve güzelliğin
bir vedayı kazanacak kadar tehlikeliydi.

Haydar Ergülen


DAĞLARCA’DAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR / Haydar Ergülen

15/02/2010

DAĞLARCA’DAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR


Dağlarca’dan öğrendiğim bir şey var
Yazdın mı, yoğunluğuna yazacaksın bir şeyi
Şiirin bitkin kalmalı yazılmaktan
Sen bitkin düşmelisin yazmaktan bir dizeyi

Şair saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, şiirle karışmaktır
Kopmaz bağlar kurmaktır evrenle

Karıştın mı tüm varlığınla karışacaksın doğaya
Şiire tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzattın mı bir kez çocukluğu “Kuş Ayak”
Bir öğle uykusu gibi, bir yaprak gibi, bir masal gibi dinleneceksin

Şair bütün iyi şiirleri okumalı alabildiğine
Hem de tüm benliği dizelerle, imgelerle dolarcasına
Şair kuşlama uçmalı sonsuzluğuna evrenin
Bir şiirden zümrüt bir yaşama dalarcasına

Uzak şiirler çekmeli seni, tanımadığın şairler
Bütün şiirleri okumak, bütün şiirleri yazmak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir dize yazmanın mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi, olgunlaştırır şiiri
Şiirin karışmalı doğanın büyük devinimine
Yaşamalı içinde şiirin büyük hayvanı

Dağlarca’dan öğrendiğim bir şey var:
Yazdın mı sonsuzluğun şiirini yazacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü sözcük dediğimiz şey, şiire sunulmuş bir armağandır
Ve şiir, sunulmuş bir armağandır insana

Cumhuriyet, 15 Ekim 2009

Haydar Ergülen


AYRILIKLAR GAZELİ / Haydar Ergülen

10/01/2010

HAYDAR ERGÜLEN

(1956)

AYRILIKLAR GAZELİ

ben Kars’a hiç gitmedim aşktan istersen giderim
içinde kar geçen bir ayrılık bulur dönerim

giden gelmiyor dedikleri Muş değil, aşk olmalı
dağlar yerinde de Ferhat yok, yolu yokuşa vurmalı

Erzincan’da bir kuş yok, kanadım ondan kırık
yitirmeye yâr gerek, aşksız olmaz ayrılık

aşk doğuysa, ayrılığa da yer bulunurdu orda
Türki, Kürdi iki makamın birinde bana yâr olaydın da

uzaklık ayırmıyormuş bildim, ayrı ayrı uzaklara düşenler
meğer en yakınına gelirlermiş birbirlerinin

aşk, diyorlar, şiir için bazen aşırı bir sebeptir
sebebim yok, ayrılığı övsün bari şu kötü gazelim

insan önce ayrılığa yetişir, belki sonra bulurmuş
birbirini, ne acı! Acı bile kalmamış sende

seninle aşka değil, zalim, ayrılığa kavuşabilseydik keşke!


KEDİ / Haydar Ergülen

06/01/2010

HAYDAR ERGÜLEN

(1956)

KEDİ


Bir sayfan daha mı var hayatta ne
yazıyorsun benim yerime: Bir sayfadır
bu dünya ve çok zamandır kapalı, kendine
sır aramayan açılır m› kimseye, dünyada
bulamazsın sırların deryasında yitirdiıin inciyi
mercan sedefi unutturur ve akik safiri
dizemezsin şu şiirin sözlerini bir kolye gibi
az yazsan çok eksilir, çoğu sende saklıdır
uzaklıklar az kalır çoğu yakın sanana,
ya nasipsiz yakınlıktan daha neresi uzak
tekrarlayıp durmadasın: Çok uzak çok yakın az
ve sendeki eksiği senden olmayana sayarak!
Kendinde başkası gibi yanandan başkası daha
var mı hem kendisi gibi: Ötekinin yerini
almış kadar çok / az görüyorum hem kendime
gittiğim beni, çokluktan az alabilmişim meğer
kendimi: Yoktan çoğa salındım vardım ki boş
dünya sayfasıymış bu, sır oldu, şüphe açtı
az/ çok az, çok/ az yakın kıyısında o sırrın
ne bir sayfa kalmış lirik ne bir tamam hevesi

Bu şiirde tek hakikat İdil’in kayıp kedisi.


AVLU / Haydar Ergülen

29/12/2009

HAYDAR ERGÜLEN

AVLU


Sevgilim, güzel yazım, ince randevu
verirsen bana: Adam evdir, kadın avlu
yaz! Ben sana açılayım, sense sokağa
yaz, beni de bir ince vakte ayarla,
bir adam adası varsa oraya b›rak,
ister ıssız bırak, uğurla, dilersen uğra,
su gibi yaz: Kadın deniz, adam ada,
hem bütün adalar kadınla ıssız hem
adam kadının ortasında tenha, bir kuğu
bile bir kez olsun kendi etrafında
kirlenmeden dönemiyorsa bu dünyada
neyi yazacaksın sevgilim, yaz! Ucu
kırılmaya doğru açılmaktaysa kalemin,
yükselmekteyse şiirin adasındaki sular da!
İşte ıssız adalar bir bir kadınlarda boğuldu,
en iyisi denizin yuttuğu bir adam oldu…
Dünya avlumuz olsaydı da evler gibi
yüzyüze bakabilseydik orada, yaz ve açıl
sevgilim, güneş bir avlu daha kazansın senden,
denize de benden bir adam daha…

Güzel avlumsun benden sokağa açılsan da!


TÜRKÇE’NİN AŞK HÂLİ / Haydar Ergülen

20/12/2009

TÜRKÇE’NİN AŞK HÂLİ

İpektin, trene şarktan binmiştin,
eskiden bir kasaba olduğun unutulsun içindi
üstündeki gurbeti Türkçe’nin mantosuyla geçişin,
dilde kelime yetmiyor zira incesin ipekliden
şimdi öyle güzelsin ki hepimizden Türkçesin!

Annemin bahçesinde bir dize yetiştirsem
anlardı dilimdeki acımasız çocuğu:
— Lale varken gül alınır mı sence?
deseydim de alınmazdı, gül kalırdı gülannem
kötü çiçek yetişmez ki Türkçe’de!

Deniz var ya arkadaşım bir mektup
aldıydı halkın taşra bölgelerinden
imla halk getire de imlazı çoktu
hemen aşktan çekilmesi isteniyordu
aşk haline denizden çekildi Türkçe!

Dedim : türkçe olur muydu aşk olmasaydı?
Dedim : Türkçeden yapılır şarap dediğin
– üzüm gözlü deniz ne güne duruyorsa –
Dedim : Türkçe’nin bahçesinden kiraz çalmazsa
ne yer ne içer ne yazar şair dediğin!

Haydar ERGÜLEN