GÜZELİN TÜRKÜSÜ / Brecht

19/04/2010

Bertolt BRECHT

GÜZELİN TÜRKÜSÜ

Sessizce, korkusuzca yürü sen de savaşa,
O canları somuran kanlı savaşa
Gidenlerin hiç dönemediği savaşa
Ben burdayım yine dönebilirsen eğer
Beklerim seni sevgilim bu çınarın altında,
Dönünceye dek giden en son yiğit savaştan.

Savaş biter de dönersen eğer, döndüğün gün
Kapımda başka asker postalları olmayacak,
Yine bomboş kalacak yastığımın yanı,
Hiç öpülmemiş olacak dudaklarım yine
Ve göreceksin hiçbir şeyin değişmediğini
Eğer dönebilirsen, ah bir dönersen bana..

Türkçesi: Sacide


İYİLİK NEYE YARAR / Brecht

03/04/2010

Bertolt Brecht


İYİLİK NEYE YARAR?

1.

İyilik neye yarar,
Öldürülürse iyiler çarçabuk,
ya da iyilik görenler?

Özgürlük neye yarar,
yaşarsa bir arada
özgürlerle tutsaklar?

Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese,
akıl neye yarar?

2.

İyi insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
iyilik beklenmesin!

Özgür insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
kavuşsun özgürlüğe herkes,
özgürlük sevgisi geçersiz olsun!

Akıllı insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
akılsızlık zararlı olsun!

Türkçesi: A. Kadir


ÖZGÜRLÜK / Brecht

31/03/2010

Bertolt BRECHT


ÖZGÜRLÜK

Me-ti şöyle dedi: Ne zaman özgür sayılırız? ‹nsanların çoğunluğunun güçlüklerin ortadan kaldırılması açısından en iyi diye nitelendirdiği çözüme baş vurabildiğimiz zaman. Bunun için çok az zor kullanmak gereklidir. Yine özgürlüğümüz açısından gerekli olan bir şey de, bu özgürlüğün elden geldiğince az yadsınması ve böylece bizim de elden geldiğince az zor kullanmak zorunda kalmamızdır.

Yeni dünyaların ve yeni makinelerin bulunması, insanoğluna büyük bir özgürlük getirmişti. ‹nsanoğlu doğadan daha iyi yararlanmayı öğrenince birçok kısıtlamalardan da kurtulmuş oldu. Ama kazanılan yeni özgürlük aradan kısa bir süre geçtikten sonra insanın insanı ezme ve sömürme özgürlüğüne dönüştü. Çağımızda ise başka sınıfları ezen ve sömüren sınflar, ezdiklerinden ve sömürdüklerinden ulusu özgürlüğe kavuşturmalarını, başka deyişle ulusa öteki ulusları ezme ve sömürme özgürlüğünü sağlamalarını istiyorlar. Oysa bu tür özgürlükler arttığı oranda yeryüzünde kölelik de artacaktır.


SU’DAKİ ÖZGÜRLÜKTEN YOKSUNLUK

Me-ti şöyle dedi: Duyduğuma göre Büyük Düzen’in gerçekleştirilmekte olduğu Su’da özgürlük yokmuş. İnsanlar orada yalnızca Büyük Düzen’i kurma özgürlüğüne sahipmiş. Ama bu kurma biçimi de özgür olmaktan uzak. Ne demeli şimdi buna? Büyük Düzen, özgürlüğün temeli değil mi?

Özgürlüğün insanların yaşam için en gerekli olan şeyleri üretme biçiminden, bunu sağlarken gerçekleştirilen işbirliğinin türünden bağımsız olduğuna inanıldığı sürece, insanların belirli özgürlüklerle, onlara şunu ya da bunu istedikleri gibi yapma izninin verilmesiyle özgür kılınabileceklerine de inanıldı. Ama bu yol, insanları özgürlüğe götürmedi.

Çev.: Ahmet Cemal

(Me-ti’nin Özdeyişler Kitabı)


KOPAN İP / Brecht

30/03/2010

Bertolt BRECHT

KOPAN İP

Kopan ip, bağlanabilir yeniden
Tutar tutmasına ama
Kopmuştur işte bir kere

Belki karşılaşırız yine, ama orada
Beni terk ettiğin yerde
Bulamazsın beni bir daha

Türkçesi: Kerem Çalışkan


BİR SEVGİLİYE DAİR ŞARKI / Brecht

25/03/2010

Bertolt BRECHT


BİR SEVGİLİYE DAİR ŞARKI

1.
Biliyorum, sevgilim; dökülüyor şimdi saçlarım bu çöl gibi hayattan ve artık yatmak zorundayım taşlar üzerinde. En ucuz şarapları içerken görürsünüz beni ve bağrımı açıp gezerim rüzgârda.

2.
Ama sevgilim, bir zamanlar tertemizdim ben de.

3.
Bir karım vardı, güçlüydü benden, tıpkı çimenin boğadan daha güçlü olduğu gibi: Doğrulur kalkardı her zaman yerinden.

4.
Gördü o benim kötü olduğumu ve sevdi beni.

5.
Hiç sormadı bana yolun nereye gittiğini, onun yoluydu bu ve belki aşağılara doğru gidiyordu. Bana vücudunu verdiği zaman dedi ki: İşte herşeyim bu. Ve benim vücudum oldu o.

6.
Şimdi yok artık hiçbir yerde, yağmurdan sonra kaybolan bir bulut gibi yok oldu, bıraktım onu ve düştü gitti aşağılara, çünkü böyleydi yolu.

7.
Ama geceleri, bazen, siz beni içerken görürsünüz ya, ben de onun yüzünü görürüm, rüzgârda solgun, güçlü, ve dönük bana, ve eğilip selâm veririm rüzgâra.

Türkçesi: Kerem Çalışkan


MARİE A.’NIN ANISINA / Brecht

09/03/2010

Bertolt BRECHT


MARİE A.’NIN ANISINA

1
Eylülün mavi ayında o gün
Taze bir erik ağacı altında usulca
Tuttum o sessiz solgun sevdayı
Tatlı bir rüya gibi kollarım arasında
Ve güzelim yaz göğünde üstümüzde
Bir bulut vardı seyrettim uzun süre
Bembeyazdı ve korkunç yükseklerde
Ve tekrar baktığımda yukarı: Yoktu artık orada.

2
O günden beri ne çok, ne çok aylar
Süzülüp aşağı sessizce akıp gittiler
Erik ağaçları belki kesilmiştir şimdi
Ve sorarsan bana sevdaya ne oldu diye?
Bilemiyorum derim sana
Ama tabii anlıyorum neyi sorduğunu
Yüzünü bile unutmuşum gerçekten
Ama tek bir şey kalmış aklımda:
O zaman öpmüştüm onu.

3
Ve bu öpücüğü de unutur giderdim çoktan
Olmasaydı eğer o bulut orada
Hâlâ hatırlıyorum onu ve hep kalacak aklımda
Bembeyazdı ve yükseklerden geldi.
Erik ağaçları hâlâ çiçek açar belki
Ve belki yedi çocuğu olmuştur şimdi o kadının
Ama sadece birkaç dakika açtı o bulut
Ve tekrar baktığımda yukarı: Karışmıştı rüzgâra.

Türkçesi: Kerem Çalışkan


DİYALEKTİĞE ÖVGÜ / Brecht

06/03/2010

Bertolt BRECHT


DİYALEKTİĞE ÖVGÜ

Şu adımbaşı zulüm kıyım ortamında
her egemen yeni bir sömürü peşinde.
Şiddet tek güvence. Düzen değişmesin!
Haksızlıklara karşı çıt çıkmıyor ortalıkta
ama ezilenleri dinlerseniz, derler ki:
“Dileğimiz gerçekleşemez hiçbir zaman…”

Oysa, yaşam sürüyorsa, dememeli “hiçbir zaman”
Hiçbir zaman kesin değildir kesin sanılan.
Hiçbir şey nasılsa öylece kalamaz, bir gün
buyruktakiler başlayacaktır buyurmaya.
Öyleyse kim diyebilir “hiçbir zaman”

Zulüm sürüp gidiyorsa kimin yüzünden: Bizim!
Bir gün kimin yüzünden yıkılacak: Gene bizim!
Kim yıkılsa ayağa kalkacak sonunda
ve bir gün mutlaka döğüşecek yenibaştan.
Onu kim durdurabilir bilinçle donanmışsa
çünkü bugün yenilen yenecektir yarın
Ve hep “bugün” doğacaktır “hiçbir zaman”dan.

Türkçesi: Sacide


NE DİYE ANSENLAR ADIMI? / Brecht

01/03/2010

Bertolt BRECHT


NE DİYE ANSINLAR ADIMI?

Eskiden düşünürdüm: İlerde, çok ilerde
Çökünce oturduğum evler
Bindiğim gemiler çürüyünce
Anarlar benim de adımı
Başka adlarla birlikte.

Çünkü ben faydalı’yı övdüm
Adi buluyorlardı yaşadığım günlerde.
Çünkü ben dinlerle savaştım
Zulme karşı çıktım çünkü
Ya da başka bir şeyden ötürü.

Çünkü ben insanlardan yanaydım,
Saygı duydum, onlara bıraktım her şeyi;
Şiir yazdım, dili zenginleştirdim,
Pratik yollar öğrettim çünkü,
Ya da başka bir şeyden ötürü.

Düşündüm bu yüzden adım anılır benim
Durur bir taşın üstünde,
Alınır kitaplardan basılır
Yeni yeni kitaplara.

Bugünse
Pekâlâ, unutulsun!
Ne diye
Ekmek varsa yeterince, sorulsun fırıncı?
Ne diye yeni kar bekleniyorsa
Övülsün erimiş kar?
Ne diye
Bir gelecek varsa
Dursun bir geçmiş?
Ne diye
Anılsın adım?

Türkçesi: Behçet Necatigil


BAHARDA BİR YAŞLI ADAM / Brecht

28/02/2010

Bertolt Brecht

(Almanya, 1898 – 1956)

BAHARDA BİR YAŞLI ADAM

O eski gençlik günlerimde
bahar şimdikinden daha güzeldi.
Kızlar daha cana yakındı şimdikinden.
Neyse ki sıcak değil eskisi gibi yaşlıların yüreği.

Annen söyler durur yıllar var:
Kocadıkça insan, olur ağırbaşlı, sağduyulu.
Geniş görüşü var bu yüzden biz yaşlıların.
Ama güzel değil hiçbir şey eskisi kadar.

Çayırlar ve buğdaylar olmasın
yeşil ve sarı, geçmişteki kadar.
Onları görmezdim gidip
geçmişteki gibi olsaydılar.

Ne yazık, günden güne soğumakta
yücelerden bakan ulu güneş bile.
Gelgelelim, daha çok seviyor onu,
daha çok, yaşlandıkça insanoğlu.

Artık hiçbiri eskisi gibi değil
aşkların, yaşamların, şiirlerin.
Yalnız bizler nasılsak öyle kaldık.
Saçları kırlaşan sevmez değişmeyi.

(Türkçesi: A.Kadir – A.Bezirci)


“ÖNSÖZ” ve ‘KISIRLIK ÜZERİNE” / Brecht

26/02/2010

ÖNSÖZ

Şimdi sizlere anlatacağım,
Bir yolculuğun öyküsü,
İçinde bir sömüren var, iki de sömürülen kişi.
İyi gözleyin bu insanların tutumlarını!
Yabancı gelmese de yadırgamaya bakın!
Böyle alışılmış diye yormayın iyiye!
Kural böyle diye kurulup oturmayın!
En yalınkat, en hurda olaylara değin
Gözaltında tutun her şeyi!
Düşünün ille de böyle mi olmalı diye!
Hele sıradan bişeyse gördüğünüz
Büsbütün üstüne varın!
Bişey oldum-bittim böyle mi olmuş,
Öyle diye olağan saymayın onu!
Bu zamanda olağan şey mi olurmuş,
Bu düzenbaz düzeni, bu hesaplı çapul,
Bu ana-baba gününde!
İnsanlar insanlıktan çıkmış,
Üstüne kondurulmasın bi de
Böyle gelmiş bu, böyle gider diye!

(Kural’la Kural-Dışı adlı oyundan)

(Can Yücel)


KISIRLIK ÜZERİNE

Meyva vermeyen meyva ağacına
kısır derler.
Toprağı kim inceler?

Çürümüştü derler
kırılan dala.
Üzerinde hiç
kar yok muydu ama?

(A. Kadir)

Bertolt BRECHT