YALNIZLIK sayısında 16 yazı ve seçilmiş 72 şiir yer alıyor.
GAZEL
Hâsılım yok ser-i kûyunda beladan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenadan gayrı
Ney-i bezm-i gamem ey ah ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı
Perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı
Yetti bikesliğim ol gâyete kim çevremde
Kimse yok çizgine girdâb-ı belâdan gayrı
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Komadı hiç imâret bu binâdan gayrı
Bezmi aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem
Ne temettu bulunur bende sadâdan gayrı
FUZÛLÎ
HAPİSHANE ŞARKISI
Burda çiçekler açmıyor,
Kuşlar süzülüp uçmuyor,
Yıldızlar ışık saçmıyor,
Geçmiyor günler, geçmiyor.
Avluda volta vururum;
Kah düşünür, otururum,
Türlü hayaller görürüm;
Geçmiyor günler, geçmiyor.
Gönülde eski sevdalar,
Gözümde dereler, bağlar,
Aynada hayalim ağlar,
Geçmiyor günler, geçmiyor.
Dışarda mevsim baharmış,
Gezip dolaşanlar varmış,
Günler su gibi akarmış…
Geçmiyor günler, geçmiyor.
Yanımda yatan yabancı
Her söz zehir gibi acı,
Bütün dertlerin en gücü;
Geçmiyor günler, geçmiyor.
Sabahattin ALİ
YALNIZLIK ŞİİRİ
Bilmezler yalnız yaşamıyanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Orhan VELİ
YALNIZLIK PAYLAŞILMAZ
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan…
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan…
Paylaşılmaz.
Bir düşün’de beni sana ayıran
Yalnızlık
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Özdemir ASAF
SEVGİ DUVARI
Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat-sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi
Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık öyle seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
Can YÜCEL
YALNIZLIK SONNET’Sİ
yalnızlık zamanlandı: önce aşk, sonra yaprak…
günler geçilecekler… atlar, gümüş yeleli!
yüzünü aynalara, bir tek onlara bırak;
sürünsün sırı aşkın, bak, seni görmeyeli
çok değişti aynalar! ev içleri bulandı;
herşey artık ne kadar, ne kadar da kurak!
odalar orda burda, içlerine kapandı;
sofalarsa eğreti; yüklük ve kap kacak
somurtup duruyorlar… herşey ölgün! bekleyiş
gibidir burda olmak, bekleyiş gibi olmak…
sen gel, şimdi kendini o aynalarla değiş;
gel, burda ol! daima! -ve nasılsa kararmak-
ta olandan bakarım sana giden günlere;
tenindir, beleniyor, âh, yeşil ekinlere…
Hilmi Yavuz
YALNIZLIK
Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan
Daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı
Ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girer de
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa
Sunay AKIN
YALAĞUZ
Bektaş yüce dağ başında -yalağuz-du.
Bektaş zaten doğduğundan beri -yalağuz-du..
Bir sopa, üç beş koyun, bir köpek,
Bulutların içinde kendi kendine -yalağuz-du..
Mintanı ile yalnızdı, çarığı ile yalnızdı,
Bilinmez düşünceleri, Tanrısı ile yalnızdı…
Köyde, şehirde, kasabada, dağda.
Beş on kelimesi, diliyle.
Yalnız insanların o garip haliyle;
Yalnızdı Bektaş, yapayalnızdı..
Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı,
Esaretinde hürriyetinde sevdasında,
Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de,
Yağmurların altında, bulakların kenarında.
Türküsünde, koşmasında, şarkısında,
Tamamda da noksanda da,
Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.
İğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu…
TURGUT UYAR